Yalnızlığa Övgü

Körebe

Çok Sevdim Bir Zamanlar, Seviyorum Yine De

Böyledir Bu Gönül !..

Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm

Sevgilimsin

Hatırlama

Yeni Hayat

Gülümseme

 

 

Milyon Kere Ayten

Aysel Git Başımdan

Seni Arıyorum

Ben Sana Mecburum

Sana Ne Yaptılar

Sen Benim Hiçbir Şeyimsin

Dangalak

Yüreginde Yer varmi

Bilmez Miyim Hiç...

Oğuz'un Gözleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MİLYON KERE AYTEN

Ben bir aytendir tutturmuşum oh ne iyi

Aytenli içkiler içip sarhoş oluyorum oh ne güzel

Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin

Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor

Şarkılar söylüyorum

Şiirler yazıyorum ayten üstüne

Saatim her zaman ya Aytene beş var

Ya da Ayteni beş geçiyor

Ne yana baksam gördüğüm o

Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor

 

Bana sorarsanız mevsimlerden Aytendeyiz

Günlerden Aytenertesidir

Odur gün gün beni yaşatan

Onun kokusu sarmıştır sokakları

Onun gözleridir şafakta gördüğüm

Akşam kızıllığında onun dudakları

 

Başka kadını övmeyin yanımda gücenirim

Ayteni övecekseniz ne ala oturabilirsiniz

Bir kadehte sizinle içeriz Aytenli

İki laf ederiz

Onu siz de seversiniz benim gibi

Ama yağma yok Ayteni size bırakamam

Alın tek kat elbisemi size vereyim

Cebimde bir on liram var

Onu da alın gerekirse

Ben Ayteni düşünürüm üşümem

Üç kere adını tekrarlarım karnım doyar

Parasızlık da bir şey mi

Ölüm bile kötü değil

Aytensizlik kadar.

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

 

 

 

 

 

 

AYSEL GİT BAŞIMDAN

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Ölümüm birden olacak seziyorum

Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Aysel git başımdan istemiyorum

Benim yağmurumda gezinemezsezsin üşürsün

Dağıtır gecelerim sarışınlığını

Uykularımı uyusan nasıl korkarsın

Hiç bir dakikamı yaşayamazsın

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Benim için kirletme aydınlığını

Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

 

Islığımı denesen hemen düşürürsün

özlein hızlandırır tenhalığını

Yanlış şehirlere götürür trenlerim

Ya ölmek ustalığını kazanırsın

Ya korku biriktirmek yetisini

Acıların iyice bol gelir sana

Sevincim bir türlü tutmaz sevincini

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Ümitsizliğimi olsun anlasana

Hem kötüyüm, karanlığım biraz çirkinim

 

Sevindiğim anda sen üzülürsün

Sonbahar uğultusu duymamışsın ki

İçinden bir gemi kalkıp gitmemiş

Uzak yanlızlık limanlarına

Aykırı bir yolcuyum dünya geniş

Büyük bir kulak çınlıyor içimdeki

Çetrefil yolculuğum kesinleşmiş

Sakın başka bir şey getirme aklına

Aysel git başımdan ben sana göre değilim

Ölümüm birden olacak seziyorum

Hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

Aysel git başımdan seni seviyorum

 

ATİLLA İLHAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

SENİ ARIYORUM

Simdi bir an dönerek gerilere, hani

Bir zamanlar beni ölesiye yaşatan

Ellerimi bırakıp sevecen ellerini

Çevremi sımsıcak bir sevgiyle kuşatan

Seni arıyorum

 

Bir deniz hıçkırıyor ta içimde, dinle

Giderek yalçın kayalar, kumlar eriyor S

imdi baş başayım bir kıyıda kendimle

Ve bende var ettiğin o ben can veriyor

Seni arıyorum

 

Gülerdin bir zamanlar güneş batmazdı

Baştanbaşa bir gül bahçesiydi ortalık

Renkler ya mavi, ya pembe, ya beyazdı

Oysa simdi ne yana baksam karanlık

Seni arıyorum

 

Varsın ama yoksun. yanımdasın, değilsin

Gözlerim boşuna deliyor geceleri

Tek seni bir kez daha görebilmek için

Daldırıp ellerimi benden içeri

Seni arıyorum

 

Ellerim içimde bir kan gölüne batıyor

Bağırıyorum kimseler duymuyor sesimi

Dişlerim hırsla dudaklarımı kanatıyor

Ve senden uzakta verirken son nefesimi

Seni arıyorum

 

Bu son aldanışım, son yıkılışım olacak

Gelsen de bos artık gelmesen de, ben yoğum

Yine de son bir ümit kırıntısıyla, bak

O herşeyi yitirdiğim anda bulduğum

SENI ARIYORUM.

 

UMIT YASAR OĞUZCAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben Sana Mecburum

Ben sana mecburum bilemezsin

Adini mih gibi aklimda tutuyorum

Buyudukce buyuyor gozlerin

Ben sana mecburum bilemezsin

İcimi seninle isitiyorum

 

Agaclar sonbahara hazirlaniyor

Bu sehir o eski Istanbul mudur

Karanlikta bulutlar parcalaniyor

Sokak lambalari birden yaniyor

Kaldirimlarda yagmur kokusu

Ben sana mecburum sen yoksun

 

Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur

İnsan bir aksamustu ansizin yorulur

Tutsak ustura agzinda yasamaktan

Kimi zaman ellerini kirar tutkusu

Birkac hayat cikarir yasamasindan

Hangi kapiyi calsa kimi zaman

Arkasinda yalnizligin hinzir ugultusu

 

Fatih'te yoksul bir gramofon caliyor

Eski zamanlardan bir cuma caliyor

Durup kose basinda deliksiz dinlesem

Sana kullanilmamis bir gok getirsem

Haftalar ellerimde ufalaniyor ne yapsam

Ne tutsam nereye gitsem

Ben sana mecburum sen yoksun

 

Belki Haziran'da mavi benekli cocuksun

Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor

Bir sileb siziyor issiz gozlerinden

Belki Yesilkoy'de ucaga biniyorsun

Butun islanmissin tuylerin urperiyor

Belki korsun kirilmissin telas icindesin

Kotu ruzgar saclarini goturuyor

 

Ne vakit bir yasamak dusunsem

Bu kurtlar sofrasinda belki zor

Ayipsiz fakat ellerimizi kirletmeden

Ne vakit bir yasamak dusunsem

Sus deyip adinla basliyorum

İcimsira kimildiyor gizli denizlerin

Hayir baska turlu olmayacak

Ben sana mecburum bilemezsin.

 

Attila Ilhan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sana Ne Yaptılar

O sabah mi cikmistin bir gun once mi

Bir bicagin agzinda yurur gibiydin

Demirlerin soguklugu soluk dudaklarinda

Gozlerinde karanligi dar hucrelerin

Seni gorur gormez ozgurlugumden utandim

Soyle ne icersin cay mi kahve mi

 

Cok degismissin birden taniyamadim

Saclarin uzundu omuzlarina akardi

Gonlumuz senlenirdi sarisinligindan

Onlar mi kesti sen mi kisalttin

Gulerdin icimize aylar dogardi

Gorunmez daglarin arkasindan

Eski gulumsemeni beyhude aradim

O sabah mi cikmistin bir gun once mi

 

Cok degismissin birden taniyamadim

Bir cay icer misin yoksa kahve mi

Kibritim yok demek cigaraya basladin

Ellerinde titriyor bir seyin mi var

Boyle bir kiz degildin sen eskiden

Sana ne yaptilar sana ne yaptilar

Kirpiklerin islaniyor durup dururken

O sabah mi cikmistin bir gun once mi

Cok degismissin birden taniyamadim

 

Attila ILHAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sen Benim Hiçbir Şeyimsin

Sen benim hicbir seyimsin

Yazdiklarimdan cok daha az

Hic kimse misin bilmem ki nesin

Luzumundan fazla beyaz

Sen benim hicbir seyimsin

Varligin yoklugun anlasilmaz

Galiba eski liman uzerindesin

Nasil karanligima bir yildiz olmak

Dudaklarinla cama cizdigin

En fazla sonbahar otellerinde

Universiteli bir kiz uykusu bulmak

Yalnizligi olduresiye cirkin

Sabaha karsi olduresiye korkak

Kulagi cabucak telefon zillerinde

Sen benim hicbir seyimsin

Hicbir sevismek yasamisligim

Henuz bos bir roman sahifesinde

Hic kimse misin bilmem ki nesin

Ne cok cigliklarin silemedigi

Zaten yok bir tren penceresinde

Sen benim hicbir seyimsin

Yabanci bir sarki gibi yarim

Yagmurlu bir agac gibi islak

Hic kimse misin bilmem ki nesin

Uykumun arasinda cagirdigim

Cocukluk sesinle aglayarak

Sen benim hicbir seyimsin

 

Attila ILHAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Dangalak

Yine seni gördüm

Dün akşam işten çıkışta

Yanında birisi vardı

Birazca boyu uzun

Ama fikrimce

Dangalağın tekiydi

Bende seni bekliyordum

Konuşuruz diyordum oysa

Ama o dangalakla görünce

Hiç bir şey yapamadım

Sanki bana inat yapıyordu

Arkasını dönüp bana bakarak

Gülüyordu masus yapıyordu

Yavatan yürüyordu

Tamamen maffolayım diye

O dangalağı görsem ne olurdu

Bende seni bekliyordum

Belki bir gün seversin diye

Ama beklemem boşunaymış

Şimdi anladımki

Ben hariç herkezi seversin

 

Kadir KAVAK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YÜREĞİNDE YER VARMI?

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?

Hisset! Hisset,

Parmaklarına değen kağıdın içinde

Dolaşan damarlarımı...

Hisset damarlarımın, kanımın

Seni aramak için

Deliler gibi dolaşmasını...

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?

Dinle; duyuyor musun yüreğimin ritmini?

Gönlümde esen rüzgârları dinle...

Nefesimi tutmasam

Gözlerindeki derin ovalarda titreyen

Bütün yeşillikler kül olur,

Sazlar büyür simsiyah,

Kuruyan gözpınarlarında...

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?

Yazık! Mekanlar durduruyorsa seni.

Ve yazık, kendini bağladıysan maddelere...

İpsiz bir uçurtmayım ben...

Ve kuyruksuz Saçlarının çizgilerinde süzülen...

Rüzgârım sensin.

Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim!

Yüreğinde yer var mı?

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?

Ve bir kaynak suyundan oluşan derenin

Üzerine düşen yaprak gibi;

Düşürüyor musun gülüşlerini

Ve öpüşlerini sesimin üstüne?

Akıyor musun benimle beraber,

Akıyor musun yıldızlara doğru?

Yıldızlar... Yıldızlar neden böylesine vefasız?

Neden her üşüyüşümde Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,

Neden eriyip kayboluyorlar?

Parmaklarının ucunda şu an hissediyor musun beni?

Bilmiyorum. Bilmek istemiyorum...

Ama parmaklarının ucunda şu an ne olur hisset beni...

Hisset! Hisset, damarlarımdaki kanımın,

Seni aramak için deliler gibi dolaşmasını...

Söylemiştim değil mi?

İpsiz bir uçurtmayım ben...

Ve kuyruksuz...

Saçlarının çizgilerinde süzülen...

Rüzgarım sensin.

Susma ve sakın gözlerini kapatma, düşerim.

Yüreğinde yer var mı?

Muammer Erkul

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bilmez Miyim Hiç...

Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona

Bu sözler ve bu sözlerin içinde çirpinan uzakliklar

Dolasiyorum bir basima, ortalikta kimsecikler yok

Kiyilar da bombos, kir yollari da

Solugumu duyuyorum ara sira, bir onu duyuyorum

Duymuyorum belki de, biliyorum yalnizca

Ayaklarimin altinda yaban naneleri, kekikler

Yol kenarinda bir kapi, tahta

Peki, kim yitirmis evini, ya da

Hangi yitikle yok olmus o yapi

Kimbilir Vuruyorum yokus asagi, kiyiya

Bir tasin üstüne oturuyorum

Ben oturur oturmaz

Çikiyor kuytularindan bütün görünümler

Ve ufak bir oyun oynuyor bana doga

Alip alip götürüyor gözlerimi bikmadan

Kisalip uzayan bir çift yilan baligini andiran gözlerimi

Günesin savkindan yuvarlanan çakillara

Tam o sira bir vapur yanasiyor iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslagi gibi

Denize yeni sürülmüs bir tarlaya benziyor, uyanik, diri

Ve isin tuhafi bense

Alisiyorum gittikçe

Her gün bir parça daha alisiyorum yalnizligima

Ürperiyorum bir ara arkamdaki ayak sesinden

Ve bu yüzden mi bilmem

Durup bir süre çevreme bakar gibi yapiyorum

Sürüyle kus havalaniyor defnelerin içinden

Sürüyle, evet, hatirliyorum birden

Nicedir unutmusum saymayi bile günleri

Dagilip gitmisler herbiri bir yana

Kuslar gibi, onlar da

Benimse ne gidecegim bir yer

Ne de özledigim bir sey var

Öyleyse neden yaziyorum bu sözleri ona

Bu biraz sevdaya benzeyen, biraz da sevdasizliga

Böyle gelisigüzel, böyle kirik dökük

Sanki hiç kimselerin kullanmadigi bir gün kalmis bana.

Uzun bir cumartesiyi hatirliyorum, saat on iki

Dalip gidiyorum, düsünüyorum da, saat on iki

Bir sigara yakiyorum, bir kagida bir iki dize yaziyorum

Yerini iyi bilen, onurlu bir iki sözcük daha

Ama hiç kimildamiyor, akrep de, yelkovan da

Yani tam böyle birseye benziyor zaman

Yilgin ve çarpici renkler içinde pek kimildamayan

Çikageliyor sonra, saat on iki.

Anliyorum

Yasam elbette uzun biz duyabildikçe sevgiyi

Yalnizca bunun için uzun

Yani sevgiyle de sevebilir insan, sevdayla da

Örnegin

Bir sevgiyi yontup onarmak için

Dögüsmek de sevgidir

Ve benim bildigim kadariyla

Her seydir bir insan, her seydir

Yalandir kisaligi yasamin

Ve özellikle insan dedigimiz sey

Inançli bir insan soyunun parçasiysa.

Sonunda basbasa kaliyoruz gene

Basbasa kaliyoruz dogayla ben

Iste az önce yagmur da basladi, cumartesi günlerden

On temmuz cumartesi

Bir vapur daha kalkiyor iskeleden

Ve yagmur hizlaniyor biraz

Uzanip yatsam diyorum otlarin üstünde çirilçiplak

Tam öyle yapiyorum

Simdi yagmuru seviyorum, simdi yagmuru seviyorum, yagmuru seviyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

OĞUZ'UN GÖZLERİ

Bir bahar sabahının karanlığında ıssız

Gökte diz çökmüş iki titrek ışıklı yıldız

Olan ela gözlerinize aşığım sayın Oğuz

Mutlu,esen ve hoşken ve gülerken

Nereden gelir bilinmez üzgünlüklerle birden

Solan ela gözlerinize aşığım sayın Oğuz

Ne zaman perdelese içlerini bir buğu

Ölümün güzelliği, özlemin yorgunluğu

Dolan ela gözlerinize aşığım sayın Oğuz

Kalbinizin sezilmez parıltıcıklarını

Bir büyük ateş gibi göstermenin sırrını

Bulan ela gözlerinize aşığım sayın Oğuz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YALNIZLIĞA ÖVGÜ

Mutluluğun gözü kördür,

Yalnızlık sağır.

Ondandır biri tökezleyerek yürür,

Öbürü uykusunda bile bağırır.

Mutluluk yalnız kendisini görür;

Unutur bu yüzden ilkin kendisini.

Yalnızlık kendi tutukluğunda özgür,

Boyuna bekler dönsün diye sesini.

Mutluluk alışır kendisine, ölümden beter;

Borçsuzluğuyla övünür ama kedisi doğurmaz .

Yalnızlığın gidecek bir yeri yoktur;

Boyuna kapısına döner, açan olmaz.

Mutluluğun mezarları, yalnızlığın heykeli var...

Her ikisinin de saksılarında çiçek .

Biri hep başka bir renkle solar,

Öbürüyse ha açtı, ha açmayacak.

 

KÖREBE

Işıksız bir gölgedir yalnızlýk ,

Arar bütünlemeye bir başka yalnızlığı;

Yazık ki, taa kendine dek.

İner dağından dağından.

Bulamaz bir ses, gel deyen, çağıran..

Gözlerine yönelmiş bir ışık .

Gölgesinde kendisi, Gölgesinde ışıksızlık .

Gölge vermeyen bir ışık

Yalnızlığını sürdürürken sonsuza dek ,

Arar kendini bütünlesin diye

Bir gölge, sessiz , yumuşak , uyuyan .

Arar tek başına, elleri yüzüne uzanık bir anlam ,

Kendisini gölgeleyecek .

 

 

 

ÖZDEMİR ASAF

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çok Sevdim Bir Zamanlar, Seviyorum Yine De

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Alıp başımı gitmeyi yollar boyunca

Seyretmek bir bozkır akşamını camından bir otobüsün

Masal şehirlerini geçerken hızla

 

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ürpertili, sımsıcak tenini kadınların

Salmak serin sulara gövdemi

Düşüp gitmek ardına şiirin ve aşkın

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Varolduğumu düşünmeyi, ürpererek..

Karanlık bir odada küçük bir çocuk gibi

Yağmurdan ve yalnızlıktan ürpererek

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Düşüncemi geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi

Hırçın ve ele geçmezce atılgan

Uysal ve usulcacık benim olan şeyi...

Çok sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de

Ve hep seveceğim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada

Pırıl pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde

Değişmez ve değişken olanı sonsuzca...

 

Ataol Behramoğlu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Böyledir bu gönül !..

Bu kadar vefasız olduğun halde

Girip, hâlâ ne var! benim gönlüme

Lâkin sen de gitsen hepten ıssızdır

Kim göçer, kim konar benim gönlüme...

 

Hüzüne sözcüyüm bunca senedir

Bu tahammül müdür, şikayet midir?

Doyum denilen şey, aşk denen ecir

Gelir azar azar benim gönlüme...

 

Tattığım hazların hepsi de yarım

Ya sükut, ya firkat bütün efkârım!

Sevda çarşısına sergi açarım;

Kurulur bir pazar benim gönlüme...

 

Dert alıp zevk satan var mı dünyada?

Pazarlık mı olur, hep bedâvada

Mecburiyetlerin patlar havada

Bir fırtına kopar benim gönlüme...

 

Hiç mi yanlış çıkmaz; bence tesbitler?

Hâlâ tekrar eder bizim ahitler

Kanadı kırılmış topal ümitler

Gelir yuva yapar benim gönlüme...

 

Elim erişmiyor gayrı her yere

Ne yara kurudu, ne bitti çâre!

Önü kesilmemiş yüzlerce dere

Biteviye koşar benim gönlüme...

 

Ay yüzün gördüğüm vakitten beri

Ne tam akıllıyım, ne de serseri

Sevda denizinin vuslat feneri

Bir söner, bir yanar benim gönlüme...

 

Koyuna hoş gelir uzaktan kaval

Bu sonuçsuz sevda, bitmeyen masal

Ummana gömülen küçük bir sandal

Nihayet bir mezar benim gönlüme...

 

Hünkar Dağlı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Şehre simsiyah bir kar yağar

Yollar kalbimle örtülür

Parmaklarımın arasından

Gecenin geldiğini görürüm

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Çocuklar sinemaya gider

Yüzümü bir çiçeğe gömüp

Ağlamak gibi isterim

Derinden bir tren geçer

 

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Alıp başımı gitmek isterim

Bir akşam bir kente girerim

Kayısı ağaçları arasından

Gidip denize bakarım

 

Bir tiyatro seyrederim

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm

Uzaktan bir bulut geçer

Karanlık bir çocukluk bulutu

Gerçeküstücü bir ressam

 

Dünyayı değiştirmeye başlar

Kuş sesleri, haykırışlar

Denizin ve kırların

Rengi birbirine karışır

Sana bir şiir getiririm

 

Sözler rüyamdan fışkırır

Dünya bölümlere ayrılır

Birinde bir pazar sabahı

Birinde bir gökyüzü

Birinde sararmış yapraklar

Birinde bir adam

Her şeye yeniden başlar

 

Ataol Behramoğlu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sevgilimsin

Sevgilimsin, kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,

Yapacak işleri düşünmekten

Kalabalığın içinde kalabalıktan biri

Gecenin içinde bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi

Sevgilimsin, ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli

Dün geceki tamamlanmamış sevişmeden

Sevgilimsin, boğuk aşkım, kanayan gençliğim

Uçuruyorum seni çocukluğuna doğru

Kanatların yorulur, ter içinde kalıyorsun

Gece yanıbaşımda bağırarak uyanıyorsun

Her sabah el sallıyorum metalle karışmana

Sevgilimsin, arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı

Otobüslerde ve trende kaçamak yaşanan

Ve bedenlerimiz kana kana kanayamadan yan yana

 

Ataol Behramoğlu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

HATIRLAMA

Ne zaman elime bir kalem alsam

Sana seslenmek geliyor içimden

Güzelliğini hatırlıyorum bir yaz günü

Yine gemiler geçiyor uzaklardan

Biz yosun kokulu rıhtımlarda el ele

Şehirlerden İstanbul, aylardan temmuz

Ne zaman elime bir kalem alsam

Geçmişi seninle yeniden yaşıyoruz

Ne zaman elime bir kitap alsam

Hep seni okuyorum inanır mısın istiyorum seni anlatmalı bütün romanlar

Sevilen kadın hep sen olmalısın.

Ne zaman elime bir kibrit alsam

Yine İstanbul'u yakmak geçiyor aklımdan

Bu sensiz sokakları, bu evleri

Bu plajları bu denizleri

Sensiz kaldığım bu şehri tüm yakasım geliyor

Yine alev alev bir istanbul düşünüyorum

Ve çaresiz yaktığım bütün sigaraların

Dumanlarında seni görüyorum.

Ne zaman elime bir fırça alsam

Yüzünü çiziyorum kapılara, duvarlara

Bir bir hatırlıyorum bütün hatlarını

Gözlerini dudaklarını saçlarını

Baktığım her yere gölgen düşüyor

Dokunduğum her şeyde senin sıcaklığın

Sonra dağlar, denizler giriyor aramıza

Gitgide büyüyor uzaklığın

Ne zaman elime bir kadeh alsam

Delicesine sarhoş olmak istiyorum

İçkiler seni hatırlatıyor yine

Kırıyorum birbiri ardınca kadehleri

Artık hiç bir şey kâr etmez biliyorum

Ne dost, ne içki, ne aşk, ne kadın

Gözlerimde yıllardır eşsiz olan

Değişmeyen bir sen varsın

Ne zaman elime bir ayna alsam

Gözlerimden korkuyorum, bakışlarımdan

Bu seni unutamayan benden korkuyorum

Uçurum çizgiler, kara gölgeler

Bir sonun belirtileri yüzümde yer yer

Karşımdaki yüz sefil bir akşam

Hep sana sesleniyorum duyuyor musun

Ne zaman elime bir kağıt alsam.

 

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YENİ HAYAT

Bir adım atacağım Sonra...

Ver elini dünya.

Dünya kimin umurunda?

Peki ya?

Ver elini umudum...

Süzüldükçe süzülmüş

En güzel elbiselere bürünmüş

En güzel kokuları sürünmüş

Umudum... Ver elini.

 

GÜLÜMSEME

Dudaklardan çok

Gözlerden çok

Sözlerden çok

Hepsinden daha çok

İlle de olması gereken

Kalbimin gülümsemesi.

Kalbimi gülümsettin ya

Karışma gerisine..

Bozma keyfimi.

Uykusuz, aç susuz kalırım ama

Bırakmam gülümsetmeni.