Attila Ilhan
Sana
Ne Yaptılar
O sabah mi cikmistin bir gun
once mi
Bir bicagin agzinda yurur gibiydin
Demirlerin soguklugu soluk
dudaklarinda
Gozlerinde karanligi dar hucrelerin
Seni gorur gormez ozgurlugumden
utandim
Soyle ne icersin cay mi kahve
mi
Cok degismissin birden taniyamadim
Saclarin uzundu omuzlarina
akardi
Gonlumuz senlenirdi sarisinligindan
Onlar mi kesti sen mi kisalttin
Gulerdin icimize aylar dogardi
Gorunmez daglarin arkasindan
Eski gulumsemeni beyhude aradim
O sabah mi cikmistin bir gun
once mi
Cok degismissin birden taniyamadim
Bir cay icer misin yoksa kahve
mi
Kibritim yok demek cigaraya
basladin
Ellerinde titriyor bir seyin
mi var
Boyle bir kiz degildin sen
eskiden
Sana ne yaptilar sana ne yaptilar
Kirpiklerin islaniyor durup
dururken
O sabah mi cikmistin bir gun
once mi
Cok degismissin birden taniyamadim
Attila ILHAN
Sen
Benim Hiçbir Şeyimsin
Sen benim hicbir
seyimsin
Yazdiklarimdan
cok daha az
Hic kimse misin
bilmem ki nesin
Luzumundan fazla
beyaz
Sen benim hicbir
seyimsin
Varligin yoklugun
anlasilmaz
Galiba eski
liman uzerindesin
Nasil karanligima
bir yildiz olmak
Dudaklarinla
cama cizdigin
En fazla sonbahar
otellerinde
Universiteli
bir kiz uykusu bulmak
Yalnizligi olduresiye
cirkin
Sabaha karsi
olduresiye korkak
Kulagi cabucak
telefon zillerinde
Sen benim hicbir
seyimsin
Hicbir sevismek
yasamisligim
Henuz bos bir
roman sahifesinde
Hic kimse misin
bilmem ki nesin
Ne cok cigliklarin
silemedigi
Zaten yok bir
tren penceresinde
Sen benim hicbir
seyimsin
Yabanci bir
sarki gibi yarim
Yagmurlu bir
agac gibi islak
Hic kimse misin
bilmem ki nesin
Uykumun arasinda
cagirdigim
Cocukluk sesinle
aglayarak
Sen benim hicbir
seyimsin
Attila ILHAN
Dangalak
Yine seni gördüm
Dün akşam işten
çıkışta
Yanında birisi
vardı
Birazca boyu
uzun
Ama fikrimce
Dangalağın tekiydi
Bende seni bekliyordum
Konuşuruz diyordum
oysa
Ama o dangalakla
görünce
Hiç bir şey
yapamadım
Sanki bana inat
yapıyordu
Arkasını dönüp
bana bakarak
Gülüyordu masus
yapıyordu
Yavatan yürüyordu
Tamamen maffolayım
diye
O dangalağı
görsem ne olurdu
Bende seni bekliyordum
Belki bir gün
seversin diye
Ama beklemem
boşunaymış
Şimdi anladımki
Ben hariç herkezi
seversin
Kadir KAVAK
YÜREĞİNDE
YER VARMI?
Parmaklarının
ucunda şu an hissediyor musun beni?
Hisset! Hisset,
Parmaklarına
değen kağıdın içinde
Dolaşan damarlarımı...
Hisset damarlarımın,
kanımın
Seni aramak
için
Deliler gibi
dolaşmasını...
Parmaklarının
ucunda şu an hissediyor musun beni?
Dinle; duyuyor
musun yüreğimin ritmini?
Gönlümde esen
rüzgârları dinle...
Nefesimi tutmasam
Gözlerindeki
derin ovalarda titreyen
Bütün yeşillikler
kül olur,
Sazlar büyür
simsiyah,
Kuruyan gözpınarlarında...
Parmaklarının
ucunda şu an hissediyor musun beni?
Yazık! Mekanlar
durduruyorsa seni.
Ve yazık, kendini
bağladıysan maddelere...
İpsiz bir uçurtmayım
ben...
Ve kuyruksuz
Saçlarının çizgilerinde süzülen...
Rüzgârım sensin.
Susma ve sakın
gözlerini kapatma, düşerim!
Yüreğinde yer
var mı?
Parmaklarının
ucunda şu an hissediyor musun beni?
Ve bir kaynak
suyundan oluşan derenin
Üzerine düşen
yaprak gibi;
Düşürüyor musun
gülüşlerini
Ve öpüşlerini
sesimin üstüne?
Akıyor musun
benimle beraber,
Akıyor musun
yıldızlara doğru?
Yıldızlar...
Yıldızlar neden böylesine vefasız?
Neden her üşüyüşümde
Lapa lapa yağıyorlar avuçlarıma,
Neden eriyip
kayboluyorlar?
Parmaklarının
ucunda şu an hissediyor musun beni?
Bilmiyorum.
Bilmek istemiyorum...
Ama parmaklarının
ucunda şu an ne olur hisset beni...
Hisset! Hisset,
damarlarımdaki kanımın,
Seni aramak
için deliler gibi dolaşmasını...
Söylemiştim
değil mi?
İpsiz bir uçurtmayım
ben...
Ve kuyruksuz...
Saçlarının çizgilerinde
süzülen...
Rüzgarım sensin.
Susma ve sakın
gözlerini kapatma, düşerim.
Yüreğinde yer
var mı?
Muammer
Erkul
Bilmez
Miyim Hiç...
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler
ne der ona
Bu sözler ve bu sözlerin içinde
çirpinan uzakliklar
Dolasiyorum bir basima, ortalikta
kimsecikler yok
Kiyilar da bombos, kir yollari
da
Solugumu duyuyorum ara sira,
bir onu duyuyorum
Duymuyorum belki de, biliyorum
yalnizca
Ayaklarimin altinda yaban naneleri,
kekikler
Yol kenarinda bir kapi, tahta
Peki, kim yitirmis evini, ya
da
Hangi yitikle yok olmus o yapi
Kimbilir Vuruyorum yokus asagi,
kiyiya
Bir tasin üstüne oturuyorum
Ben oturur oturmaz
Çikiyor kuytularindan bütün
görünümler
Ve ufak bir oyun oynuyor bana
doga
Alip alip götürüyor gözlerimi
bikmadan
Kisalip uzayan bir çift yilan
baligini andiran gözlerimi
Günesin savkindan yuvarlanan
çakillara
Tam o sira bir vapur yanasiyor
iskeleye uzun sürecek bir sonbahar taslagi gibi
Denize yeni sürülmüs bir tarlaya
benziyor, uyanik, diri
Ve isin tuhafi bense
Alisiyorum gittikçe
Her gün bir parça daha alisiyorum
yalnizligima
Ürperiyorum bir ara arkamdaki
ayak sesinden
Ve bu yüzden mi bilmem
Durup bir süre çevreme bakar
gibi yapiyorum
Sürüyle kus havalaniyor defnelerin
içinden
Sürüyle, evet, hatirliyorum
birden
Nicedir unutmusum saymayi bile
günleri
Dagilip gitmisler herbiri bir
yana
Kuslar gibi, onlar da
Benimse ne gidecegim bir yer
Ne de özledigim bir sey var
Öyleyse neden yaziyorum bu
sözleri ona
Bu biraz sevdaya benzeyen,
biraz da sevdasizliga
Böyle gelisigüzel, böyle kirik
dökük
Sanki hiç kimselerin kullanmadigi
bir gün kalmis bana.
Uzun bir cumartesiyi hatirliyorum,
saat on iki
Dalip gidiyorum, düsünüyorum
da, saat on iki
Bir sigara yakiyorum, bir kagida
bir iki dize yaziyorum
Yerini iyi bilen, onurlu bir
iki sözcük daha
Ama hiç kimildamiyor, akrep
de, yelkovan da
Yani tam böyle birseye benziyor
zaman
Yilgin ve çarpici renkler içinde
pek kimildamayan
Çikageliyor sonra, saat on
iki.
Anliyorum
Yasam elbette uzun biz duyabildikçe
sevgiyi
Yalnizca bunun için uzun
Yani sevgiyle de sevebilir
insan, sevdayla da
Örnegin
Bir sevgiyi yontup onarmak
için
Dögüsmek de sevgidir
Ve benim bildigim kadariyla
Her seydir bir insan, her seydir
Yalandir kisaligi yasamin
Ve özellikle insan dedigimiz
sey
Inançli bir insan soyunun parçasiysa.
Sonunda basbasa kaliyoruz gene
Basbasa kaliyoruz dogayla ben
Iste az önce yagmur da basladi,
cumartesi günlerden
On temmuz cumartesi
Bir vapur daha kalkiyor iskeleden
Ve yagmur hizlaniyor biraz
Uzanip yatsam diyorum otlarin
üstünde çirilçiplak
Tam öyle yapiyorum
Simdi yagmuru seviyorum, simdi
yagmuru seviyorum, yagmuru seviyorum.
OĞUZ'UN
GÖZLERİ
Bir bahar sabahının
karanlığında ıssız
Gökte diz çökmüş
iki titrek ışıklı yıldız
Olan ela gözlerinize
aşığım sayın Oğuz
Mutlu,esen ve
hoşken ve gülerken
Nereden gelir
bilinmez üzgünlüklerle birden
Solan ela gözlerinize
aşığım sayın Oğuz
Ne zaman perdelese
içlerini bir buğu
Ölümün güzelliği,
özlemin yorgunluğu
Dolan ela gözlerinize
aşığım sayın Oğuz
Kalbinizin sezilmez
parıltıcıklarını
Bir büyük ateş
gibi göstermenin sırrını
Bulan ela gözlerinize
aşığım sayın Oğuz
YALNIZLIĞA
ÖVGÜ
Mutluluğun gözü
kördür,
Yalnızlık sağır.
Ondandır biri
tökezleyerek yürür,
Öbürü uykusunda
bile bağırır.
Mutluluk yalnız
kendisini görür;
Unutur bu yüzden
ilkin kendisini.
Yalnızlık kendi
tutukluğunda özgür,
Boyuna bekler
dönsün diye sesini.
Mutluluk alışır
kendisine, ölümden beter;
Borçsuzluğuyla
övünür ama kedisi doğurmaz .
Yalnızlığın
gidecek bir yeri yoktur;
Boyuna kapısına
döner, açan olmaz.
Mutluluğun mezarları,
yalnızlığın heykeli var...
Her ikisinin
de saksılarında çiçek .
Biri hep başka
bir renkle solar,
Öbürüyse ha
açtı, ha açmayacak.
KÖREBE
Işıksız bir
gölgedir yalnızlýk ,
Arar bütünlemeye
bir başka yalnızlığı;
Yazık ki, taa
kendine dek.
İner dağından
dağından.
Bulamaz bir
ses, gel deyen, çağıran..
Gözlerine yönelmiş
bir ışık .
Gölgesinde kendisi,
Gölgesinde ışıksızlık .
Gölge vermeyen
bir ışık
Yalnızlığını
sürdürürken sonsuza dek ,
Arar kendini
bütünlesin diye
Bir gölge, sessiz
, yumuşak , uyuyan .
Arar tek başına,
elleri yüzüne uzanık bir anlam ,
Kendisini gölgeleyecek
.
ÖZDEMİR
ASAF
Çok
Sevdim Bir Zamanlar, Seviyorum Yine De
Çok
sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Alıp
başımı gitmeyi yollar boyunca
Seyretmek
bir bozkır akşamını camından bir otobüsün
Masal
şehirlerini geçerken hızla
Çok
sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ürpertili,
sımsıcak tenini kadınların
Salmak
serin sulara gövdemi
Düşüp
gitmek ardına şiirin ve aşkın
Çok
sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Varolduğumu
düşünmeyi, ürpererek..
Karanlık
bir odada küçük bir çocuk gibi
Yağmurdan
ve yalnızlıktan ürpererek
Çok
sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Düşüncemi
geniş ve sonsuz olanla birleştirmeyi
Hırçın
ve ele geçmezce atılgan
Uysal
ve usulcacık benim olan şeyi...
Çok
sevdim bir zamanlar, seviyorum yine de
Ve
hep seveceğim beynim ve tenim varoldukça bu dünyada
Pırıl
pırıl olanı, her zaman bir güz diriliğinde
Değişmez
ve değişken olanı sonsuzca...
Ataol
Behramoğlu
Böyledir
bu gönül !..
Bu
kadar vefasız olduğun halde
Girip,
hâlâ ne var! benim gönlüme
Lâkin
sen de gitsen hepten ıssızdır
Kim
göçer, kim konar benim gönlüme...
Hüzüne
sözcüyüm bunca senedir
Bu
tahammül müdür, şikayet midir?
Doyum
denilen şey, aşk denen ecir
Gelir
azar azar benim gönlüme...
Tattığım
hazların hepsi de yarım
Ya
sükut, ya firkat bütün efkârım!
Sevda
çarşısına sergi açarım;
Kurulur
bir pazar benim gönlüme...
Dert
alıp zevk satan var mı dünyada?
Pazarlık
mı olur, hep bedâvada
Mecburiyetlerin
patlar havada
Bir
fırtına kopar benim gönlüme...
Hiç
mi yanlış çıkmaz; bence tesbitler?
Hâlâ
tekrar eder bizim ahitler
Kanadı
kırılmış topal ümitler
Gelir
yuva yapar benim gönlüme...
Elim
erişmiyor gayrı her yere
Ne
yara kurudu, ne bitti çâre!
Önü
kesilmemiş yüzlerce dere
Biteviye
koşar benim gönlüme...
Ay
yüzün gördüğüm vakitten beri
Ne
tam akıllıyım, ne de serseri
Sevda
denizinin vuslat feneri
Bir
söner, bir yanar benim gönlüme...
Koyuna
hoş gelir uzaktan kaval
Bu
sonuçsuz sevda, bitmeyen masal
Ummana
gömülen küçük bir sandal
Nihayet
bir mezar benim gönlüme...
Hünkar
Dağlı
Ben
Ölürsem Akşamüstü Ölürüm
Ben ölürsem
akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah
bir kar yağar
Yollar kalbimle
örtülür
Parmaklarımın
arasından
Gecenin geldiğini
görürüm
Ben ölürsem
akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya
gider
Yüzümü bir çiçeğe
gömüp
Ağlamak gibi
isterim
Derinden bir
tren geçer
Ben ölürsem
akşamüstü ölürüm
Alıp başımı
gitmek isterim
Bir akşam bir
kente girerim
Kayısı ağaçları
arasından
Gidip denize
bakarım
Bir tiyatro
seyrederim
Ben ölürsem
akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir
bulut geçer
Karanlık bir
çocukluk bulutu
Gerçeküstücü
bir ressam
Dünyayı değiştirmeye
başlar
Kuş sesleri,
haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birbirine
karışır
Sana bir şiir
getiririm
Sözler rüyamdan
fışkırır
Dünya bölümlere
ayrılır
Birinde bir
pazar sabahı
Birinde bir
gökyüzü
Birinde sararmış
yapraklar
Birinde bir
adam
Her şeye yeniden
başlar
Ataol
Behramoğlu
Sevgilimsin
Sevgilimsin,
kim olduğunu düşünmeye vaktin yok,
Yapacak işleri
düşünmekten
Kalabalığın
içinde kalabalıktan biri
Gecenin içinde
bir yıldız, yitip gitmiş çocukluk gibi
Sevgilimsin,
ak dişlerini öpüyorum, aralarında bir mısra gizli
Dün geceki tamamlanmamış
sevişmeden
Sevgilimsin,
boğuk aşkım, kanayan gençliğim
Uçuruyorum seni
çocukluğuna doğru
Kanatların yorulur,
ter içinde kalıyorsun
Gece yanıbaşımda
bağırarak uyanıyorsun
Her sabah el
sallıyorum metalle karışmana
Sevgilimsin,
arasıra bir kağıt koyup erteliyoruz aşkı
Otobüslerde
ve trende kaçamak yaşanan
Ve bedenlerimiz
kana kana kanayamadan yan yana
Ataol
Behramoğlu
HATIRLAMA
Ne zaman elime
bir kalem alsam
Sana seslenmek
geliyor içimden
Güzelliğini
hatırlıyorum bir yaz günü
Yine gemiler
geçiyor uzaklardan
Biz yosun kokulu
rıhtımlarda el ele
Şehirlerden
İstanbul, aylardan temmuz
Ne zaman elime
bir kalem alsam
Geçmişi seninle
yeniden yaşıyoruz
Ne zaman elime
bir kitap alsam
Hep seni okuyorum
inanır mısın istiyorum seni anlatmalı bütün romanlar
Sevilen kadın
hep sen olmalısın.
Ne zaman elime
bir kibrit alsam
Yine İstanbul'u
yakmak geçiyor aklımdan
Bu sensiz sokakları,
bu evleri
Bu plajları
bu denizleri
Sensiz kaldığım
bu şehri tüm yakasım geliyor
Yine alev alev
bir istanbul düşünüyorum
Ve çaresiz yaktığım
bütün sigaraların
Dumanlarında
seni görüyorum.
Ne zaman elime
bir fırça alsam
Yüzünü çiziyorum
kapılara, duvarlara
Bir bir hatırlıyorum
bütün hatlarını
Gözlerini dudaklarını
saçlarını
Baktığım her
yere gölgen düşüyor
Dokunduğum her
şeyde senin sıcaklığın
Sonra dağlar,
denizler giriyor aramıza
Gitgide büyüyor
uzaklığın
Ne zaman elime
bir kadeh alsam
Delicesine sarhoş
olmak istiyorum
İçkiler seni
hatırlatıyor yine
Kırıyorum birbiri
ardınca kadehleri
Artık hiç bir
şey kâr etmez biliyorum
Ne dost, ne
içki, ne aşk, ne kadın
Gözlerimde yıllardır
eşsiz olan
Değişmeyen bir
sen varsın
Ne zaman elime
bir ayna alsam
Gözlerimden
korkuyorum, bakışlarımdan
Bu seni unutamayan
benden korkuyorum
Uçurum çizgiler,
kara gölgeler
Bir sonun belirtileri
yüzümde yer yer
Karşımdaki yüz
sefil bir akşam
Hep sana sesleniyorum
duyuyor musun
Ne zaman elime
bir kağıt alsam.
ÜMİT YAŞAR
OĞUZCAN
YENİ
HAYAT
Bir
adım atacağım Sonra...
Ver
elini dünya.
Dünya
kimin umurunda?
Peki
ya?
Ver
elini umudum...
Süzüldükçe
süzülmüş
En güzel
elbiselere bürünmüş
En güzel
kokuları sürünmüş
Umudum...
Ver elini.
GÜLÜMSEME
Dudaklardan
çok
Gözlerden
çok
Sözlerden
çok
Hepsinden
daha çok
İlle
de olması gereken
Kalbimin
gülümsemesi.
Kalbimi
gülümsettin ya
Karışma
gerisine..
Bozma
keyfimi.
Uykusuz,
aç susuz kalırım ama
Bırakmam
gülümsetmeni.